Çünkü her geçen gün, Türkiye'nin aleyhine işliyor ve bu gidişat içerisinde, Türkiye'den ayrılalım diyen Kürtlerin sayısı günden güne artıyor. 1990'a, kadar Kürt yoktur deniyordu. 1990'dan sonra, Kürtler daha çok direnince, devlet Kürtlerle başa çıkamaz hale gelince, Özal, Kürt sorununu çözeceğini söyledi ve bu konuda, Özal, samimiydi ve ömrü yetseydi, Kürt sorununu çözebilirdi ama kuşkulu bir şekilde öldü. Özal'dan sonra, kimse Kürt yoktur diyemedi çünkü dünya, Kürtlerin olduğunu gayri resmide olsa kabul ediyor ve biliyordu. Dolayısıyla Kürt yoktur demelerinin artık bir anlamı kalmamıştı. Bu sefer de, Kürt var ama Kürt sorunu diye bir sorun yoktur demeye başladılar ve hala da, bu söylem böyle devam ediyor. Kürtler, rejimle kendi aralarına siyaseten mesafe koymaya başladılar, ulusal bilince sahip oldular, ulusal gelişim gösterdiler ve seçimlerde Kürt oyları da, belirleyici olunca, bu sefer de, Kürt sorunu var ve Kürt sorununu biz çözeriz, ben çözerim söylemlerini çokça duyar olduk, hatta Kürt siyasi hareketiyle ve Kürtlerin temsilci olarak gördükleriyle görüşmeler başladı ama sonuç fiyasko.
***
Kürt sorunu bir türlü çözülmedi. Kürt sorunu siyasete ve seçimlere yatırım olarak görüldü. Türkiye'nin klasik düzen siyasetçileri, Kürtleri hala yetmiş yıl önceki alavere dalavere Kürt Memed nöbete döneminin Kürtleri sanıyorlar. Hem Kürt yoktur dediler hemde Kürt sorunu benim sorunumdur dediler ama aynı zamanda da, Kürt sorunu diye bir sorun yoktur dediler. Yani bir taraftan Kürt sorununu biz çözceğiz dediler ama diğer taraftanda Kürt özgürlük güçlerine ve Kürtlere yönelik askeri operasyonlar yaptılar, bazı Kürt şehirlerini yerle bir ettiler, ama buna rağmen utanmadan Kürtlerin ayağına, oy dilenmeye gittiler, gidiyorlar. Yani Türkiye'de, Kürtler konusunda kafalar hayli karşışık. Kafalar karışık olunca, insanların ne yaptıklarıda ve ne yapacaklarıda belli olmuyor. Ama genelde yapılan şey, devletin Kürtlerin üstüne ve Kürdistan'a bombaların yağdırdığıdır. Kemal Kılıçdaroğlu aylar önce, Kürt sorununu en iyi biz çözeriz dedi ama diğer taraftanda, Kürdistan'a, sefer düzenleyen TSK'ye, başarılar diliyor ve Kürt sorununu en iyi biz çözeriz sözlerini çoktan unuttu. Daha dün, Deva Partisi genel başkanı Ali Babacan, Kürt sorununu çözmek boynumuzun borcudur dedi. Bu söylem iyi ama Kürdistan'a yönelik yapılan operasayona da destek veriyor. Anlaşılan, Kürtler olmadan işler yolunda gitmiyor. Kürt sorununun çözümsüzlüğü, siyasilerin kafalarını hayli karıştırmış. İlerleyen süreçte, kafalar daha çok karışacak. Aslında devletin bu konuda kafası nettir. Yani devlet, inkar ve imhada ısrar ediyor. Sadece siyasiler oy kredisi peşinde koşuyorlar.
***
Kürt yoktur diyenler, Kürt bile oldular. Meral Akşener '' Diyarbakır'a, gitmiş, bende Kürt'üm, dedemler yıllar önce Diyarbakır'dan, Rumeli'ye göç etmişler demişti. Kürt oylarını ve desteğini almak ve Kürtleri tekrar asimilasyon kıskacına almak için her yolu deniyorlar ama nafile. Anadolu'da, bu günün işini yarına bırakma ya da yarın yapacağını bu gün yap, diye bir söz var. Yani Türkiye, eninde sonunda, Kürtleri kabul etmek ve Kürt sorununu çözmek zorunda kalacak. Yani nedir bu inkar ve imha savaşı? Kürtlerle iyi geçinenler kazanırlar ama Kürtlerle kavga edenlerin geleceği olmaz. Türkiye, eğer böyle devam ederse, Kürtleri kaybedebilir ve geleceği tehlikeye düşebilir. Çünkü Kürtlerin Türkiye üzerinde çok hakları var. Türkiye'yi, seven siyasetçilerin, bir an önce bu kafa karışıklığından kurtulup, netleşmeleri ve Kürt sorununun çözümüne odaklanmalılar. Aksi durumda, yarın bir gün sokaklara bile çıkılamıyabilinir. Türkiye, her an, Suriye ve Irak gibi olabilir. Türkiye, bir iç karışıklık çıkabilecek bir potasiyele sahiptir. Yani Türkiye, sorunlarla boğuşan ve sorunları çözmeyen bir ülkedir. Sorunlar, eğer çözülmezse, bir gün gelir, sorunların ağırlığı söz konusu ülkeyi ezer.
***
Yani sorunları çözmeyen, sorunların ağırlığı altında ezilir. Türkiye, sorunların altında ezilecek bir noktaya doğru hızla gidiyor. Sadece Kürt sorunu değil, Türklerin ekonomik sorunları, yoksulluk ve işsizlik, hayat pahalılığı günden güne toplumu eziyor. Hiçbir toplum, bu sorunları uzun süre kaldıramaz. Büyük ekonomik sorunlar yaşayan ülkeler, önce siyasi krizler ve iç savaşlar yaşamışlar, sonrada sistem değişikleri gerçekleşmiştir. Bu, bütün dünya ülkelerinde yaşanılmıştır, görülmüştür. Sorunlarını çözmeyenler çözülürler. Osmanlı nasıl çözüldü, tarihe karıştı? Sorunlarını çözmedi, zamana uyum sağlayabilecek gelişimleri gösteremedi, her bakımdan çağın gerisinde kalınca, tarihe karıştı. Türkiye de, şimdi aynı akıbeti yaşayabilecek koşullarda hareket ediyor. Kürt sorunu, birilerinin siyasete malzeme yapacağı, üzerinde çıkar elde edeceği bir sorun değildir. Kimse, Kürt sorununa bu çerçevede yaklaşmamalıdır. Kürt sorunu demokrasi sorunudur. Demokrat olmayanların çözebileceği bir sorun değildir. Kürt sorununu çözmek için önce, demokratik olunmalıdır...
Kemal Söbe