Sanayileşme geliştikçe bununla beraber en azından nicel olarakta işçi sınıfının
gelişeceğini ve bir şekilde zamanla nitel sıçrama yapacağını ve sosyal açıdanda gelişeceğini
bilen kapitalist kesimler daha 1950'de adına TÜRK İŞ dedikleri burjuva güdümlü
sarı sendikayı kurdular. Sendikalar esasen işçi sınıfını örgütlemesi ve bilinçlendirmesi
gereken sivil toplum örgütleriyken, Türkiye'de adı Türk İş olan bu sendika işçi sınıfını
egemen kesimler karşısında dilendileştirmiş, sistemin yedeğine almıştır. 1960'larla
SOL siyasetin önünün biraz açılmasıyla işçi sınıfı ilk kez kendi iç dinamikleriyle gelişmeye
başlamış, örgütlenmiştir. TÜRK İŞ denen sermaye güdümlü sarı sendikanın bir işe
yarayamayacağını gören bazı işçi liderleri TÜRK İŞ'den ayrılıp DİSK'i kurdular.
***
Tabi DİSK'in programı işçi sınıfının daha iyi şartlarda her türlü hakka sahip olması
gerektiğini ortaya koyuyor, buna göre hareket ediyordu. Yani DİSK, TÜRK İŞ gibi
güdümlü sarı sendika değildi, işçi sınıfının sahip olması gereken bütün haklar için
mücadele eden bir sivil toplum örgütüydü. 1970'ler bilindiği gibi toplumsal direnişlerin
her yönüyle gelişim gösterdiği yıllardı. O yıllarda başta işçi sınıfı ve öğrenci gençlik ve
toplumsal kesimler ilk kez radikal devrimci bir tarzda sisteme alternatif yaratacak bir
mücadele geliştiriyorlardı. Ne varki SOL kesimler arasındaki hizipleşmeler, grupçuluk,
daha geniş toplumsal kesimlere ulaşamama gibi temel sorunlar yüzünden sistem içi
kısmi bir demokratikleşme bile olamamış SOL kesimler ve işçi sınıfı egemen kesimlerin
saldırısıyla karşı karşıya kalmıştır.
***
Türkiye'de egemen kesimler sürekli kendilerinin karşısında avuç açan, boyun
büken, direnmeyen, pasif edilgen bir işçi sınıfı ve toplum istemişlerdir. Toplum ve
işçi sınıfı direndikçe, sisteme alternatif olabilecek çalışmalar yaptıkça, egemen
kesimler hiç boş durmamış bu direnişleri ezmek için harekete geçmişlerdir. Bu
nedenden dolayı 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları ve son 40 yıldır Türkiye'de zam üstüne
zamların olması, TL'nin, Dolar karşısında sürekli değer kaybına uğraması yaşanılmış,
hayat adeta kangren olmuştur. 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları toplumsal direnişleri
bastırmak, ve daha kötüsüde hak almasını bilmeyen, direnemeyen pasif korkak
edilgen bir toplum yaratmaktı ve bunu yaratmada da sanırım biraz başarılı oldular.
Türkiye burjuvazisi TÜSİAD son 50 yılda 50 misli bir palazlanma ve büyüme yaşadı.
Türkiye İşçi Sınıfı, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor.
***
İşçi sınıfı herşeyden önce iyi bir siyasi ve emek bilincine sahip olmalıdır. Siyasi
birikime ve örgülülüğe sahip olmayan bir işçi sınıfı maalesef emek bilincinede
sahip olamaz ve ücretli köle olmanın ötesine geçemez. Şimdiki koşullarda işçi
sınıfı her bakımdan donanımsız ve örgütsüzdür. İşçi sınıfı sistemin dışına çıkmayı
başarabilmeli. Sistemin dışına çıkmak demek, politikleşmek, örgütlü olmak, her
türlü hakka sahip olabilme ve iyi şartlarda yaşayabilecek sosyal ekonomik koşullara
ulaşmalı. TÜRK İŞ gibi bir sendika, işçi sınıfının gelişimini, politikleşmesini geliştiren değil,
engelleyen bir kapitalist düzen sendikasıdır. Karakter olarak bir düzen partisinden farklı
değildir. Yani TÜRK İŞ denen sendika aslında bir sendika değil, patronların sözcüleri
ve temsilcileridir. İşçi sınıfının sistemin dışına çıkmasını, sisteme alternatif yaratmasını
engelleyen bir oluşumdur. TÜRK İŞ kuruldu kurulalı işçi sınıfına ve topluma ne faydası oldu?
En basit bir ücret artışını bile yapmayacak bir sistem oluşumudur. İşçi sınıfı
sadece bazı basit haklarla yetinmemeli, sistemin yapısını değiştirecek bir ideolojik
düzey kazanmalıdır. Türkiye'de mevcut durumda işçi sınıfı kendisini kurtaracak durumda
bile değilken, sınıf mücadelesi eksenli olarak nasıl bir değişime önderlik edecek?
Bazı kesimlerin sıkça dillendirdiği gibi, işçi sınıfı bir devrime nasıl öncülük, önderlik edecek?
***
Kapitaist sistem içinde bile bazı hakları kazanabilecek birikim ve güçte olmayan bir Türkiye
İşçi Sınıfı, Türkiye'de bir toplumsal direnişe nasıl lider olacak? Türkiye'de kendilerine
''biz işçi sınıfının direnişçi güçleriyiz'' diyenlerde hiç kusura bakmasınlar ama işçi sınıfıyla şu
ya da bu şekilde hiçbir bağları yoktur, olmamıştır. Türkiye'de işçi sınıfı maalesef
hem nicel ve hemde nitel olarak örgütsüz ve donanımsızdır. İşçi sınıfı, işçi sınıfı örgütüyle
güçlü bir birlikteliği sağlayamadığı sürece değil devrim, sofrasına zeytin ekmek bile
götürmekte zorlanır, nitekim zorlanıyorda. İşçi sınıfı bilinçsiz ve örgütsüz haliyle devrim
yapamaz, işçi sınıfını örgütlemiş, bilinçlendirmiş işçi sınıfı partisi devrim yapar. İşçi sınıfı
partiside tek başına eğerki geniş kitlelere ve halk kesimlerine ulaşamamışsa, halkı önemli
ölçüde eğitememişse, örgütleyememişse devrim yapabilecek güce sahip olamaz.
Türkiye'de son 50-60 yıldır çok sayıda sol sosyalist yapı ve parti var ama buna rağmen bir
ilerleme olmuyor, olamıyor. Devrimci hareketin önce örgütlü olması gerekiyor. Türkiye
Devrimci Hareketi maalesef dağınık ve örgütsüzdür. Devrimci hareket bu kadar dağınık
ve örgütsüzken, hiçbir birikime ve donanıma sahip olmayan bir işçi sınıfı evine ekmek
götürmekten bile aciz kalır, egemenler karşısında boyun büker.
***
Güçlü işçi sınıfı güçlü örgüt ve partiyle var olur. Evet, devrimi işçi sınıfı ve halk yapar
ama nasıl bir işçi sınıfı ve nasıl bir halk, devrim ve köklü bir değişim yapabilir?
Politikleşmiş, emek bilincine sahip olan, kendi kendisini yönetebilecek birikime sahip olan
bir işçi sınıfı ve halk devrim yapabilir, sistemin taşlarını yerinden oynatır değiştirir. Yaşasın işçi
sınıfı demekle, slogan atmakla olmuyor. Doğru icraat, kazandırıcı pratik gerekiyor. İşçi sınıfı
sadece ücretlerine biraz zam yapılsın, maaşlar biraz yükselsin diye sokaklara çıkmamalı, sistemi
kökten değiştirme gücünü gösterebilmeli. Kapitalist sistemde işçi maaşlarına yapılan
zamlar işçi sınıfını daha iyi şartlarda yaşatmaz, çünkü sürekli ekonomik kriz ve enflasyon
denen canavar olduğu sürece bu zamların bir değeri olmayacaktır, nitekim olmuyor.
Temel tüketim mallarına, kiralara, petrole ve her şeye zamlar olduğu sürece, maaşların
biraz zamlanmasının bir anlamı yok. Eğerki maaşlara zam yapılıyorsa ve temel tüketim
maddelerinde de fiyatlar aşağı düşerse, işte bu durumda maaşlara yapılan zammın bir
anlamı olur.
***
Türkiye'de şimdi işçi ücretleri veasgari ücret 3000 TL olsun, onunla beraberde bilinki etin
kilosuda 120 TL olur ve bu zam göstermelik kalır. Son yıllarda gezi direnişlerinin olması ve
bu gibi direnişlerin devamlılığının olmasıyla ve işçi sınıfının direnmesiyle egemenler hizaya
getirilir. Birbirinden kopuk, birbirini desteklemeyen kısa süreli geçici direnişlerle değişimi
yapabilecek güç oluşmaz. Direniş geniş kitlelerle ve işçi sınıfıyla el ele vererek olmalıdır.
Şimdi değişimi köklü gerçekleştirecek yeni 15-16 Haziran işçi direnişlerine ihtiyaç var.
İşçi Sınıfı iyi bir örgütlülük ve bilinçle hareket etmelidir. İşçi sınıfı kendi kurtuluş gücü olan
devrimci bir güçle bütünleştiği sürece etkili olabilir. Bugüne kadar işçi sınıfı hep yalnız bırakıldı,
bundan dolayı gerekli olan gelişim sağlanamadı, sistem içi bir nispi iyileşme bile olmadı. İşçi sınıfı
kendi emeğine sahip çıkması, hak ettiği şartlarda yaşaması ancak köklü bir devrimle olur.
***
Türk İş gibi burjuva güdümlü sarı sendikalarla ancak sisteme yedeklenme olur, nitekim bugüne
kadar böyle oldu. Hak verilmez alınır sözü sokakta fabrikada hayatın her yerinde doğru bir şekilde
hayata geçirilmelidir. Burjuvaziden bir hak talep etmemek gerekiyor. Burjuvazi her zaman
aç gözlüdür, emek hırsızıdır. Burjuvazinin gözünü çıkara çıkara sistemini yıkmak gerekiyor.
Bu düzen değişmediği sürece işçi sınıfı ve halk ekonomik olarak sürekli bunalım ve krizler
yaşayacaktır. Kapitalizm denen modern köleci düzeni yıkmak gerekiyor. Kapitalizm yıkılmadan
hiçbir sorun çözülmez, artarak devam eder. Dünyada savaşların hala devam etmesinin nedeni
kapitalizmdir, paradır, servet yığmadır, altın biriktirmedir. İşçi sınıfı emek bilincine sahip olarak,
politik bir güç haline gelerek yeni ve özgür bir yaşamın kurucusu olabilir, çünkü yaşamın ve
üretimin temel üretici gücü işçi sınıfıdır. Örgütlü ve politik bir işçi sınıfının yapamayacağı
hiçbir şey yoktur.
Kemal Söbe