Atatürk'ün Cumhuriyet'i ilan etmeden iktisat politikalarını oluşturmak üzere İzmir İktisat Kongresi'ni topladığını hatırlatan Soyer, “Biz de 2'nci yüzyılın iktisat politikalarını ortaya koymalıyız. Bu kongre geleceğe ışık tutacak” dedi. Soyet, “Cumhuriyet’in 100’üncü yılında geleceğin Türkiye’sini inşa edeceğiz” diye konuştu.
Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan Soyer, “İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi”nden şöyle bahsetti:
“Daha ilk aday olduğumda şunun idrakindeydim; Ben ne şanslı bir adamım ki belediye başkanı olduğum zaman bu ülke Cumhuriyet'in, kurtuluşun, kuruluşun yüzüncü yılını kutlayacak. 9 Eylül 1922'de İzmir kurtuluyor, aslında o Türkiye'nin kurtuluşuna tekabül ediyor, ondan sonra 29 Ekim 1923 Cumhuriyet, arada 13 ay 20 gün var ve bu süre Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli 13 ay 20 günü çünkü bu süre içinde İktisat Kongresi gerçekleştiriliyor. Düşünün, Mustafa Kemal Atatürk bunu İzmir'de yapıyor, şöyle bir şehir; yanmış, yıkılmış, 3,5 yıl işgal altında kalmış, gerçekten büyük bir yangın görmüş ve üzerinden 5,5 ay geçmiş, daha Lozan Anlaşması imzalanmamış, daha ortada Cumhuriyet yok, bir devlet yok ve İktisat Kongresi'ni yapıyor. Türkiye'nin her yerinden 1135 delege getiriyor; çiftçiler, işçiler, tüccarlar ve sanayiciler. Bunlara diyor ki; 'Yeni bir yüzyılın, yeni bir devletin, yeni bir cumhuriyetin iktisat politikalarını oluşturalım.' Bu bize muazzam bir heyecan ve sorumluluk verdi; şimdi biz de ikinci bir yüzyıla geçerken yeni yüzyılın iktisat politikalarını ortaya koymalıyız.
Bu, bugünün siyasal ikliminde geleceğin siyasetini şekillendirecek bir toplantı ve bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz. Atatürk'ün yaptığı kongrenin formatına sadık kalıyoruz, Türkiye'nin 7 bölgesinden bütün temsilciler, tarım sektörünün kilit taşları bir araya geliyorlar. Biz onlara dedik ki “Geleceği hayal edin, bugünkü siyasal iktidarın yaptıklarıyla ilgili şikayetlerinizi değil, gelecekte çocuklarınız çiftçilikle gurur duyabilsinler diye, gerçekten çiftçiliği sürdürebilmek adına ne ihtiyacınız var, hangi politikaların geliştirilmesi lazım? Örneğin 100 yıl önce İktisat Kongresi yapıldığında Osmanlı döneminde çiftçiden alınan Aşar Vergisi kaldırılmış, köylü daha çok üretmeye başlamış. Arkadan 1929'da Amerika'da patlayan büyük kriz geliyor, o zamana kadar kısacık sürede üretici üretmeye başlamış, “Yerli Malı Haftaları” başlamış. Düşünebiliyor musunuz nasıl bir vizyonsa o büyük kriz patladığında kendi kendine yeten bir ekonomi kurmanın ne kadar önemli olduğu anlaşılmış.”
"Atatürk'ün formatına sadık kalmak istedik"
“Bunun sonucu olacak, içinde kültür ve çevrenin de olduğu bu İktisat Kongresi'nin sonunda öyle kararlar alınacak ki. Ben bu toplumun sağduyulu, basiretli insanlarına inanıyorum, öyle kararlar çıkacak ki sadece 3 yıl, 5 yıl sonrası değil bu memleketin geleceğine dair çözüm önerileri çıkacak buradan. Ve biz bütün siyasi partilerin, meslek odalarının, hepsinin önüne bu önerileri koyacağız. Dört ayrı masa kurduk; demokrasi masası, doğa masası, tarih masası ve teknoloji masası, bu 4 ayrı masa 4 ayrı gruptan gelen kararları yatıracak ve her biri kendi bilimsel disiplini içinde bunların düzenlemesini yapacak, örneğin KDV ile ilgili Aşar Vergisi benzeri bir düzenleme yapılmışsa bunun geleceğe nasıl yansıtılması gerektiğiyle ilgili bilimsel katkısını ortaya koyacak. Bunların değerlendirilmesinden sonra 17 Şubat-4 Mart arasında kongreye bunlar gidecek. Bütün bu masalarda toplanan bilgi kongreye gidecek ve orada nihai kararlar alınacak. Orada konunun en uzmanı kişilerden oluşmuş bir yüksek istişare kurulumuz var, onlar son noktayı koyacaklar. Biz 100 yıl önce Atatürk'ün yaptığı iktisat kongresinin formatın da sadık kalmak istedik, neden İzmir'de toplamış, nasıl toplamış…
Samsun'dan da, Diyarbakır'dan da geliyorlar. Oralardaki meslek odalarından, ticaret odalarından, çiftçi kooperatiflerinden de davet ediyoruz, kısacası çok umutluyuz. Bu kongrenin sonuçlarının Türkiye'nin geleceğine ışık tutacağını düşünüyoruz.
“Çok büyük bir ekip olarak 10 ay sürekli çalıştık”
10 ay çalıştık, hem de inanılmaz bir tempoda. Hem de sürekli, bu organizasyonun hazırlıklarıyla ilgili bir araya gelerek çok büyük bir ekip çalıştık. Özetle biz Türkiye'den umudunu kesenlere bir umut ışığı yakmış olduk ve bunun temelleri olduğunu gösterdik. Tarkan bunun belki de taçlandırılmasıydı.”
“Barışı sonuna kadar savunmak zorundayız”
Soyer, “Uluslararası ilişkiler ve Avrupa Birliği konularında 2 yüksek lisansınız var. Yunanistan'ın Ege adalarına toplarını koyup İzmir'e çevirmesine ne diyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Ben şuna inanıyorum; maalesef siyasetçilerin bir bölümü, özellikle otoriter siyasetçiler iktidarlarını düşmanlar yaratarak perçinliyorlar ve düşmanlıklar üzerinden taraftarlarını ayakta tutuyorlar. Bu sadece bizim ülkemiz için değil, dünyanın birçok yerinde iktidarlar için söylenebilir. Yunanistan için de söyleyebiliriz, orada da yakında bir seçim var ve başbakanları mümkün olduğu kadar bir düşman yaratarak seçmeni motive ediyor. Buna bir de jeostratejik önemi olan malzemeler de eklerseniz o zaman bunlar daha çok taraftar bulacak noktaya geliyor, bunları hafife almamız, küçümsememiz söz konusu olamaz. Bu memlekette Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük zaferlerinden biri barıştır, savaşın son gününü zaferle, zaferin ilk gününü barışla buluşturmuş bir liderden bahsediyoruz. Yüzyıldır bu coğrafyada kesintisiz barış yaşıyor olmamız en büyük zenginliğimiz, buna sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Bunu bozmak isteyenler, emperyalistler olacaktır, işbirlikçiler hep olacaktır, hep oldu zaten ama biz barışı sonuna kadar savunmak zorundayız, biz o tuzaklara düşmemeliyiz, insanların hele aynı coğrafyayı paylaşan, aynı kültürün izlerini taşıyan insanların savaştan yana bir menfaatleri yok çünkü.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın