Son yüzyılda dünya 1 ve 2 büyük savaş gördü ve adına da dünya savaşı dendi ve savaşların bitişinde de barış kutlamaları yapıldı ama barış kutlamalarından sonra savaşlar çoğu kez sessiz olarak devam etti. Çünkü sömürü, açlık, yoksulluk, sınıflar ve sınırların varlığı ve buna karşı direnişte hala devam ediyordu, ediyor. Demekki son yüzyılda yapılan barış aslında halklar arası kalıcı bir barış değil, devletler arası geçici çıkar menfafat anlaşmalarıdır. Halklar arası gerçekleşen barışlar ebediyen bozulmadan devam eder. Sözde barıştan hemen sonra açlık ve yoksulluk varsa, bir sınıf diğer sınıfı eziyorsa, zulüm, baskı, yani faşizm ve diktatörlük varsa nasıl barış olacak? Barış demek iki kişinin kavga etmemesi değil, adaletin olması, mülkün ortak kullanılması, bireysel iktidar kavgalarının olmaması ve toplumun refah ve huzur ortamında eşit koşullarda yaşamasıdır. Toplum küçük bir elit kesimin egemenliği altında yaşıyorsa, bir ulus başka bir ulusu eziyorsa, sömürü ve yoksulluk varsa ve bütün bunların yanı sıra toplum bireysel iktidar kavgalarına alet edilip kutuplaşmalar yaratılıyorsa nasıl barış olacak ?
Adaletin, eşitliğin, paylaşımın, özgürlüğün olmadığı şartlarda neyin barışını kutlayacağız? Egemen iktidar odaklarının toplum üzerinde hakimiyet kurma ve bunu da baskı yoluyla topluma kabul ettirmesinimi barış olarak kutlayacağız!! Sınıfların, savaşların, sınırların ve sömürünün olmadığı, Halkın, halkların her türlü gerici, ırkçı, ve düşmanlaştırıcı zihniyetlerden uzak durduğu, halklar arası dostluğun olduğu, bir ulusun başka bir ulusu ezmediği, özgürlüğün ve eşitliğin olduğu adil ve huzurlu bir dünyada yaşamanın barışını kutlarız tabiki. Yani şu an için kutlanacak bir barış göremiyoruz. Barış için önce adalatin, özgürlüğün, eşitliğin kurulması ve yaşanılması gerekiyor.
Halkların barış istemi tabiki önemlidir. Barış için sokaklara çıkmak ta tabiki önemlidir ama buna rağmen kutlanacak bir barış maalesef YOK! Barışı en çok dillendirenler ve barışın olması için en çok mücadele edenler Kürtlerdir ama en çok ta savaştan dolayı ölenler yine Kürtlerdir. Sadece bir halkın barışı istemesi ve direnmesi barışı geliştirmek için yeterli değil, yoksulluk yaşayan, ezilen, baskı ve zulüm altında yaşayan bütün toplumsal kesimlerin sokaklara çıkması ve direnmesi ancak gerçek barışı inça eder. Faşizm ve diktatörlük ortadan kalkmadıkça, toplum baskı ve faşizm şartlarında yaşadıkça, gerçek demokrasi ve adalet olmadıkça, barış hiç olur mu? Önce adalet, eşitlik, özgürlük ve gerçek demokrasi olacak. Bu söylediğimiz değerler olmadıkça ve yaşanılmadıkça barış nasıl gelişecek ve yaşanılacak? Önce diktatörlüğün ve faşizmin ortadan kalması gerekiyor. Halkın, halkların, ezilen ulusun, ulusların özgür olması özgürleşmesi gerekiyor.
Egemen sınıfların uydurduğu sahte barışı değil, halkların kardeşliğini esan alan, özgürlükçü ve eşitlikçi gerçek barışı esas alacağız, yaşayacağız ve kutlayacağız. Savaşların, sömürünün, sınıfların, sınırların, açlığın, yoksulluğun, katliamların olduğu bir dünyada neyin barışını kutlayacağız? Şu anki koşullarda iyi bir şekilde direnmek dışında başka seçenek bırakmadılar. Halkın, halkların barışı ancak halkın, halkların yönetimiyle adaletiyle gelişir ve adaletin, eşitiğin, özgürlüğün olduğu koşullarda da geniş halk kesimlerinin katılımıyla kutlanılır. Eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, adaletin ve huzurun olduğu, Halkların kutlayacağı gerçek barış uzak değildir...
Kemal Söbe
Güncelleme Tarihi: 01 Eylül 2019, 02:45