Kapitalist sistemin büyük devleri son 100 yıldır bedeli ağır savaşlar verdiler. Bu bedeli
tabiki halklar verdiler, vermeye devam ediyorlar. Ortadoğu sahası son yüz yıldır, büyük
kapitalist güçlerin çeşitli hesaplar yaptığı ve 30 yıldır çeşitli argumanlarla ve planlarla
savaş alanı haline getirildiği bir alan olmaktadır. Yüzlerce binler yıl sınırların olmadığı ve
halkların beraber yaşadıkları bu alanda son yüzyılda halklar arasına sınırlar hatta Kürtler
arasına bile sınırlar, telden sınırlar konmuş, halklar bir birinden aynı milletten akrabaları
bile bir birinden ayırdılar.
Tabi halklar için bu sınırların bir önemi hiçbir zaman olmadı olmayacaktır. Her ne kadar
son yüzyılda milliyetçilik ve kapitalizm bir ur gibi Ortadoğu'ya girdiysede, yukarıda adı
geçen bazı sınırlar koyduysada ve halklar bunun etkisini biraz yaşadıysada, son 40 yılda
gelişen ve bölgede sarsılmaz bir direniş geliştiren Kürt Özgürlük Hareketi, kapitalizmin
çizdiği bildik sınırları ve sömürüye dayalı sistemini sorgulamış ve bu sistemin bölgedeki
yerel işbirlikçi uzantılarını etkisizleştirmiş, halkların birlikteliğini ve kardeşliğini esas alan
projeler geliştirmiştir. Tarihte diktatörlüklerin ve halklar üzerinde sömürüye dayalı devlet
sistemlerinin yıkıldığı ve halklarında hep kazandıkları görülmüştür.
Halklar savaşlardan zarar görürler, savaşların kurbanları olurlar hatta bazı devletlerde
görüldüğü gibi bazı argumanların etkisinde kalarak, savaşa istemeyerek ortakta olabilirler.
Ama bu hatalardan dersler çıkararak doğru yola girerler. Çünkü halklar eğerki egemen
güçlerin etkilerinde kalmadıkları sürece, başka halklara düşmanlık yapmazlar, tarih buna
örnektir. Halklar her zaman kardeşliği esas alırlar ve bir birlerinden birşey esirgemezler.
Kürt Özgürlük Hareketi Kürtlerin ve diğer halkların eşitliğine dayalı demokratik ulus projsiyle
emperyalist güçlerin ve yerel işbirlikşiliğin son yüzyıllık sınırlarını ve hasaplarını bölgede
etkisizleştirmiş, işlevsiz kılmıştır. Bilindiği gibi son yıllarda Arap baharı olarak bilinen isyanlar
bir saman alevi gibi yandı ve bir işe yaramadan söndü. Bu isyanın son durağı Suriye olarak
bilinsede, Arap toplumu için pek yeni bir siyasi gelişime yol açmamış, sadece onyıllarca yıl
iktidarda duran bazı diktatörleri birey olarak düşürmüştür.
Ama Rojava direnişi, kökleri onyıllara dayanan ve birçok değişimi hedefleyen köklü bir direniştir.
Kadın devrimi, halkların kardeşliğine dayalı demokratik ulus paradigması, komünal yaşamın esas
alan birçok değişimi hedeflemektedir. Özgürlük Hareketi hem Kürtlerin hemde bütün
Ortadoğu
halklarının kurtuluş gücü olmuştur ve Kürtler dışında diğer halklarda bu gerçekliği görüyorlar
ve sahip çıkıyorlar. Araplar, Ortadoğu'da, Arap toplumu içinde halkların kurtuluşunu esas alan
ve hem emperyalizme hemde yerel işbirlikçliğe darbe vuracak bir devrimci hareketin olmadığını
varsada çok cılız ve zayıf olduğunu bildiklerinden dolayı, kurtuluş gücü olarak
Özgürlük Hareketi'ni
görmekteler. ABD ve Rusya, Rojava merkezli olarak bir sağa bir sola dönselerde, günlük ve anlık
politik manevralarla bir Türkiye'yle bir Kürtler hareket ediyorlarmış gibi bir görünüm sağlasalarda,
bu güçlerin esas amaçları, bölgede kendi etkinliklerini kurmak ve kendi egemeliklerine dayalı bir
sistem geliştirmektir.
ABD ve Rusya, görüldüğü gibi, Türkiye'ye, Rojava'ya saldırması için yeşil ışık yaktılar. Diğer taraftanda
Kürtlerden tarafmış gibi görünüyorlar. Emperyalist amaçlarla Rojava'da at koşturmak istedikleri her
hallerinden belli oluyor. Kürtlerin bir ulusal ve ideolojik güç olarak bölgede nasıl geliştiklerini ve
bölgenin en büyük demokratik gücü olduklarını ve olacaklarını biliyorlar. Ama hem
Kürtlerle hemde
başta Türkiye olmak üzere, bölge devletleriyle, emperyalist hegomonya gereği beraber hareket etmek
istiyorlar. Kürtler kendi aralarında ulusal birliği daha çok geliştirirlerse ve diğer halklarlada el ele
verirlerse, demokratik ulus paradigmasını hayata geçirmede başarı kesindir diyebiliriz. Uluslararası alanda halklar, aydınlar, birçok çevre ve ilerici güçler, Kürtlere destek veriyor. Tarihte örgütlü hiçbir halkın kaybettiği görülmemiştir. Ama en güçlü askeri güç
ve tekniğe sahip diktatörlerin ve devletlerin kaybettiği çok görülmüştür. Çünkü haksız olanlar kaybetmeye
mahkumdur. Kürtler haklı oldukları ve halkların kardeşliği ve yeni bir yaşam için direndiklerinden dolayı
büyük kazanacaklar. Tarih buna şahit olacaktır...
Kemal Söbe