Pehlivan, “Kayıp altın dosyasında garip işler” başlıklı yazısında, söz konusu kuyumculuğa varlıklarını teslim edenler arasında polislerden valilere, savcılardan hâkimlere kadar geniş bir ağ olduğunu belirterek, “Lakin varlıkları kaybolduğu halde hiçbir bürokrat şikâyetçi olmadı” dedi.
Operasyon sürecinde dönemin İçişleri Bakanı Soylu’nun Diyarbakır’a gidip Zerya Kuyumculuk’a varlığını emanet edenlerden biri olan valinin makamında soruşturmaya yön verdiği iddialarının konuşulduğundan bahseden Pehlivan Pehlivan, müştekilerden Bilan Söylemez’in avukatının “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Diyarbakır’a geldiğini, bu konuda valilikte bir masa kurduğunu ve devletin yıpranmaması adına birilerinin isimlerinin karıştırılmaması için çaba gösterildiğini düşünüyoruz” sözlerini aktardı.
Pehlivan, bilirkişi raporundaki şu tespitlere dikkati çekti:
- Müştekilerin beyanlarına göre sanıklara verilen altın ve döviz miktarının suç tarihindeki değeri 37 milyon 126 bin 100 lira 54 kuruş.
- Söz konusu altın ve para trafiği banka üzerinden yapılmadığı için, müştekilerin zararı tam olarak tespit edilemedi. Zira dosya kapsamında altın ve para alışverişine ilişkin “bilgi fişi”, “kartvizit”, “kâğıt” şeklinde belgelerin doğruluğu anlaşılamadı.
- Sanıklar müştekileri aldattıysa nitelikli dolandırıcılık, hile yapmadılarsa güveni kötüye kullanma söz konusu. (Halbuki mağdurlar bir “suç örgütünden” bahsediyor.)
- Sanıkların banka hesaplarındaki paraların tamamının çekilmesi, işyerindeki altın ve paranın alınarak, bilgisayar da dahil olmak üzere valize konulup işyerinden ayrılma eylemi kastın belirlenmesinde dikkate alınabilir.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.