CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aday belirleme süreciyle ilgili konuştu, " Ben kimseyi ‘değişimci’ diye ödüllendirmedim. ‘Değişimci’ değil diye de cezalandırmadım” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TELE 1’de Gündem Özel programına konuk oldu. Gazeteciler Merdan Yanardağ, Bilge Yurtdagülen, Murat Taylan’ın sorularını yanıtlayan Özel, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

"O referandum OHAL şartlarında yapıldı"
Özel, CHP’nin seçim stratejisine ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

“Bu seçimler birkaç seçime benzetilebilir. Üçüncü tur diyenler var ama belki şöyle, biraz önce seçimlerin hem ahlaki hem hukuki meşruiyetini sorguladınız. Belki şuradan almak gerekiyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile, 3 ay bile olmayacak 1,5 ayda toparlarız diye ilan edip de içine bir Anayasa değişikliği, bir referandum, bir genel seçim sığdıran, yani kanlı bir darbe girişimini araçsallaştırarak, fırsata çeviren, kendi deyimiyle de belki de Allah’ın bir lütfu olarak nitelendirilen bir akıl tarafından yönetiliyor şu anda Türkiye. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin pek çoğunun anayasalarında OHAL şartlarında anayasanın değiştirilemeyeceği, seçim yapılamayacağı yazar ancak bizim anayasamız 1980 darbecileri tarafından yazıldığı ve hazırlandığı için böyle bir hüküm yok. Aslında bu askerlerin kendi gayrimeşru anayasalarına meşruiyet kazandırmak için Anayasamıza koymadıkları bir hüküm. Gerçekten bir sivil anayasa yapsanız, içine sıkı yönetim, OHAL gibi hallerde bu anayasa değiştirilemez. Çünkü toplum sözleşmesi en özgür şekilde tartışılarak hazırlanır, oylanır ve ardından yürürlüktedir. Birisi OHAL ilan edip, yani özgürlükleri askıya alıp, başta basın özgürlüğünü, savunma hakkını gerilettirip, belli süreleri uzatıp, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin belli maddelerini askıya aldığınız bir süreçte anayasa değiştiremezsiniz ama Kenan Evren’in sağladığı olanakla o anayasa değişikliği önce Meclis’te görüşüldü, sonra da referanduma gitti. Referandumda kıl payı bir farkla, yüzde 51’e 49’luk bir farkla geçti ama o referandum da OHAL şartlarında yapıldı.

“Kazanmamız gereken bir seçimi kaybettik”
Bu süreçten hemen sonra yapılan baskın seçimle, hatırlatalım o da OHAL şartlarında yapıldı. Tek adam rejimi işlerlik kazandı ve 2023 seçimlerine öyle gidecektik. Büyük bir umutsuzluk vardı. Büyük bir üzüntü vardı. Büyük bir kaybetmişlik duygusu vardı ama o sırada bir şey oldu. Seçmen önüne gelen ilk sandıkta dengeyi yerelden kurdu. Ülkenin, bütün dünyada Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği İstanbul gibi bir metropol dahil, başkent Ankara, Adana, Mersin, Antalya’yı AKP’den aldı CHP’ye verdi. CHP’nin elindeki belediyeleri de CHP’de tuttu. CHP bir anda 11 büyükşehri yöneten, Türkiye nüfusunun yüzde 60’a yakınına belediye başkanlarının temas ettiği, bir merkez yerel dengesi kuruldu Türkiye’de. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul seçimini kabul etmeyip seçimi yeniledi, çok daha büyük bir fark ortaya çıktı. Bunların hepsi, yani son seçimi de CHP’nin adayı ve Ekrem İmamoğlu kazanmıştı, bu siyasete bir denge getirdi. Biz o denge ile 2023 Cumhuriyetin 100’üncü yıl seçimlerine gittik. Şimdi o seçimleri, öyle oldu, böyle oldu. Oraları çok tartışıldı. Sizler konuştunuz, dönüp de niye kaybettiye dönmeyelim ama kazanmamız gereken bir seçimi kaybettik.

“Dem de bu sefer iktidara kaybettirme stratejisinden vazgeçti, kendi adaylarını çıkardı”
Cumhuriyetin 100’üncü yılında Recep Tayyip Erdoğan aslında hedefi olan, hedef 2023’teki hedefinin ne olduğunu daha önceden biliyorduk ama hedefi çok daha ileri bir noktaya gelmekken o yerelden kurulan denge ile ve millet ittifakı ile Türkiye’nin tam olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında muhalefetin birleşmesiyle süreçte bir sürü hatalar yapıldı, kusurlar yapıldı ama yüzde 48,5 oy alındı. Daha doğrusu Anayasa’ya göre ilk tur iki taraf da yüzde 50’yi geçemedi, ikinci tura kaldı. Orada da yüzde 48,5’a, 51,5 gibi bir denge ile seçim sonuçlandı. Şimdi yeniden bir umutsuzluk vardı. Sizinle bu stüdyoda da bunu konuştuk. Seçmenimiz büyük bir duygusal kopuş yaşıyordu. Büyük bir ümitsizlik. Sandığa küskünlük, bir daha sandığa gidilmeme noktasında çok söylemler varken, CHP diğer partilerde olmayan bir parti içi demokratik mücadele ile seçimli bir kurultaya gitti ve seçimli kurultayda biz değişim söylemimizle, kurultayın olduğu gün kurultaya kadar olanları bırakarak, unutarak, temiz bir sayfa açarak, partiyi bütünleştirerek, önceki bütün genel başkanlarımıza olduğu gibi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da vefa duyarak, minnetlerimizi ifade ederek, yeni bir süreç başlattık.

Şimdi bu şartlarda yerel seçime gidiyoruz ve Türkiye bir kez daha 2018 tek adam rejiminin iktidara geldiği seçimleri 2019 Mart’ta dengelediği gibi bir genel ve yerel dengesi kuracak mı? O tartışılıyor. Burada kuracağımızı gördüler ve onun için bin çeşit tedbir alındı. Bunlardan bir tanesi Recep Tayyip Erdoğan kendi ittifakına sarıldı. Cumhur ittifakının karşısında millet ittifakının da bileşenleri gayretlerimize rağmen, onlar açısından, kendileri açısından saygı duyduğumuz gerekçelerle ittifaktan çekildiler. Birçok yerde yarışıyoruz. Diğer taraftan bir önceki seçimde biz bu iktidara gücümüzü göstermek için ne olursa olsun onlara kaybettirme stratejimiz var. AKP’ye kaybettirmek için kayıtsız şartsız muhalefete destek vereceğiz diyen o günkü HDP, bugünkü DEM de bu sefer iktidara kaybettirme stratejisinden vazgeçti. Kendi adaylarını çıkardı. Seçim bölgelerine özel, adaylar çok hoşumuza giderse, belli şartları sağlıyorlarsa, kent uzlaşısında biz de oy verebiliriz, yoksa biz de adaylarımızı çıkarırız dedi ve önemli metropollerde de adayları var. Seçimin böyle bir güçlüğü de var.

“Devletin televizyonu, 20 gündür bizim reklamımızı yayınlamıyor”
Özel, “İttifakın kurulamamasında iktidarın parmağı var mı” sorusunu şu cevabı verdi:

“İktidarın parmağını bilmem ama Türkiye’de CHP’ye yerel seçimlerde yalnızlaştırmak üzerine AKP uğraşıyor, MHP uğraşıyor, derin devlet uğraşıyor. Devletin bütün organları uğraşıyor. Devlet ve parti ayrımı ortadan kalktığı için. İnanılmaz bir şekilde, şu kadarı söyleyeyim, daha sonra belki bir başka başlıkta konuşuruz. Hepimiz vergi veriyoruz. Bugün benim mitingime gelen on binlerce kişi vergi veriyor. Onların vergileri ile TRT fonlanıyor. Onların vergileriyle TRT çalışıyor. Devletin televizyonu, kamu televizyonu 20 gündür bizim reklamımızı yayınlamıyor ki reklam bir Barış Manço şarkısı, telifi ödenmiş, içinde Ekrem Başkanın esnafın kepengini kaldırdığı, Mansur Başkanın dayanışma belediyeciliğine davet ettiği bir kadının veresiye defterini kapatmasını alkışladığı, İzmir Cemil Tugay’ın genç kızlarla, kadın öğrencilerin gitar çalışına eşlik ettiği, emekçilerin Candan Yüceer tarafından ziyaret edildiği, topuklu efenin sera ziyareti yaptığı bir filmi hukuki inceleme yapıyoruz diye 20 gün tuttular. AKP’nin filmini bir günde yayına aldılar, bizimkini almıyorlar, şimdi diyorlar ki biz 20 gün önce başvurduğumuz halde, mart ayı için rezervasyonlarımız dolu. Kamu yayıncılığı, parası ile reklam yayınlamıyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Korkunç bir süreçteyiz. Şimdi göz önünde TRT bunu yapıyorsa, arka tarafta MİT ne yapıyor? Daha ne söyleyeyim ben. Kimseyi yıpratmamak, devletin kurumlarını yıpratmamak için yaşadığımız bazı şeyleri söylemek istemiyorum ama ne kurumlar neler yapıyor.

“Geçen sefer birlikte olduklarımız, bizimle birlikte değiller, başka adayları var"
Şimdi gelinen noktada onlar da görüyorlar ki, CHP bu seçimi bu sefer tek başına ki aslında tek başına değiliz. Cumhur ittifakının karşısında bir Türkiye ittifakı var. O Türkiye ittifakı ki geçen seçimde millet ittifakına İstanbul’u kazandıran, İstanbul ittifakının çok önemli bir kısmını kapsıyor. Çünkü insanlar değişmedi. Saraya itiraz değişmedi, tek adam rejimine itiraz değişmedi. Sömürü düzeni değişmedi, Bahçeli’nin tutumuna itiraz değişmedi. Buna rağmen geçen sefer birlikte olduklarımız, bizimle birlikte değiller. Başka adayları var. Ama seçmen ben diyorum, gözünde, gönlünde, yakasında güneş olan iyi insanlar. Milliyetçi demokratlar. Muhafazakâr demokratlar. Kürt demokratlar. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i hep birlikte durma iradesi gösterirse biliyor ki bu rejime karşı dengeyi kuracak. Biz o dengeyi kurmak için sahadayız ve bunu başaracağımıza inanıyoruz."

“İstanbul’a güneş açmadan, Türkiye’ye bahar gelmiyor”
Özel, “İstanbul’da bu seçim genel seçim havasında mı geçiyor?” sorusunu şöyle cevapladı:

“İstanbul’un bir özelliği var, ister kabul edelim, ister etmeyelim. Daha doğrusu hepimiz kabul etmek zorundayız. İstanbul’a güneş açmadan, Türkiye’ye bahar gelmiyor. İstanbul’da yağmur, kar yağınca bütün Türkiye’ye kış geliyor. Televizyonların hepsi İstanbul’dan yayın yapıyorlar, İstanbul’da spiker çıkıp da karlı bir güne uyandık deyince, Antalya’dakine kar yağıyor gibi oluyor. Siyasette de böyle. İstanbul tabi 3 imparatorluğa başkentlik yapmış bir şehir. 16 milyon nüfuslu bir şehir. Medyanın, finans çevrelerinin burada olduğu bir şehir ve Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder diyordu ve çok olağanüstü şartlarda, İstanbul seçimleri bir Türkiye seçimi gibi algılanıyor. Bu normal. Bu arada şimdi ben bazı görüntüler oluyor. Bugün de dört ayrı yerde konuştum, Uzunköprü, Keşan ve Edirne’de de büyük mitingler yaptık. Benim mitinglerimin de ana konusu başta emekliler. Asgari ücretliler. Yoksullar. Kent yoksulluğu, güvencesizler, işçilerin durumu ve buna karşı eğer 31 Mart’ta, daha doğrusu 1 Nisan’da bu hükümet her şeye rağmen yine bu seçimlerden güçlenerek, gücünü koruyarak, ceza almadan çıktım derse ertesi gün yapılacak bir şey yok. Bir şey yapılacaksa bir gün önce yapılacak, 31 Mart’ta. O açıdan da emeklileri, emekçileri, güvencesizleri, mavi ve beyaz yakalı, gri yakalı bütün emekçileri bu seçimlerde evet yerel yönetici seçilecek. Onu çok kıymetlendiriyorum. İnsanların beldesini, ilini, büyükşehrini kimin seçeceğine adayların profillerine, geçmişte yaptıklarına bakarak, adayların profillerine bakarak karar vermeli çok kıymetli. Ayrıca bu yerel seçim bu hükümetin eğer biz her şartta, bunlar 10 bin lira yapmış en düşük emekli maaşını, iktidara geldiği gün 1,5 asgari ücretmiş, 26 bin liraymış bugünkü parayla. Şimdi 10 bin lira yapmış, yine de seçim kazanıyorum derse önümüzdeki 4 yıllık süreçte bu Mehmet Şimşek’in ağzından çıkardığı, diyor ya kemer sıkılacak, sıkı para politikası yani acı reçete, acı ilaç. Bunlar acı ilacı saray müteahhitlerine içirmiyorlar ki, bunlar acı ilacı beşli çeteye içirmiyorlar. Bunlar acı ilacı yine gidecekler emekli, emekçi, çiftçi ve esnafa içirecekler. O yüzden 31 Mart gününün böyle de bir önemi var.”

“Meclis’i aç derse açarız. Zam yapayım mı derse ‘ver’ deriz”
Özel, ana muhalefet partisinin emekliler için atacağı adımların neler olabileceğine ilişkin şunları söyledi:

“Biz Meclis kapanmadan bir hafta önce, böyle bir şey yapabilmek için Meclis’i açmak lazım. Biz Meclis kapanmadan bir hafta önce, Meclis’i kapatmayın, 3 gün daha çalışalım. Hatta formülize de ettik. Bir somut, daha kolay tartışılıyor diye dedi ki emekli kart çıkaralım. Emekli karta 7’şer bin lira seyyanen zam verelim. En düşük emekli maaşı 17 bin liraya gelsin. Ayrıca bu emekli kartın elektrik, su, doğalgaz faturalarında yüzde 25-40 arasında indirim uygulansın. Yani hiç olmazsa bu zorlu dönemi kolay geçirsin emekliler. Yapın bunu dedik, bir hafta daha çalışalım. Yapmadılar, kapattılar. Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama ile emeklilere yapacağının enflasyonu tek hanelere indirmek olduğunu, emeklilerin o süreçte rahatlayacağını söylüyor. Tabi bu büyük bir kandırmaca. Kendi programlarına göre zaten enflasyon 2026 yılının üçüncü çeyreğinde tek haneye iniyor. Hiçbir zaman bunu tutturamadılar. Bu hedeflerin hiçbiri tutmadı. Görünen o ki 2028’den önce enflasyonu tek haneli rakama indirmeleri zaten olası değil. Kaldı ki enflasyonun tek haneli rakama inmesi bile hayat pahalılığını durdurmuyor. Enflasyonun sıfır olması hayat pahalılığını durdurur, eksi enflasyon yarattığınızda geriye gider. Oysaki daha 2,5 yıl boyunca fiyatlar artacak ve önce yüzde 68 artacak, 70’lere gelecek. Hedefleri tutarsa düşüş başlayacak ama bir yıl sonra fiyatlar yüzde 40 artıyor olacak zaten. Emekli elindeki eriyecek, eriyecek. Teli gereceğim de koyunlar yün toplayacak da ip yapacağım, satacağım borcumu ödeyeceğim. Emekli için ipe un serdi Recep Tayyip Erdoğan. Bunu görmek lazım. Ama bekler miyiz? Seçimleri şu andaki trend lehimize görünüyor. Seçimleri başta İstanbul’da kaybettiğini gördüğü, emin olduğu anda yapmak ister mi? Meclis’i aç derse açarız. Zam yapayım mı derse ‘ver’ deriz. Çünkü sonuçta emeklinin cebine konacak her para bizi memnun eder ama ben önümüzdeki 20 günde böyle bir ihtimal görmüyorum açıkçası.”

“O benimle kimlik siyaseti üzerine kavga yapmak istiyor. Ben onunla en düşük emekli maaşında kavga ediyorum”
Özel, “Erdoğan, mitinglerde sizi hedef alıyor, size ‘Özgür efendi’ diyor. Bugün sizin için ‘mazlum’ benzetmesi yaptı” konusuna ilişkin şöyle konuştu:

“Birincisi Özgür Efendiden rahatsız değilim. 20 gün, bir ay düşündü ne diyeceğini. Bir ara CHP’nin malum genel başkanı diye bir, iki söyledi. En sonunda bula bula efendi buldu. Efendi herhalde bizim efendiliğimizden. Özgür Efendi diye bir laf bulduysa, desin varsın. Bir problem yok. Türk filmlerinden geçen gün Zübük’ü hatırlattı. Zübüğün kelime anlamına bakıyorsunuz, bir çıkar elde edebilmek için her şeyi göze alan kişi diyor. Egoist, narsist kişilikli birisi filan diyor. Şimdi bizim durduğumuz yer belli. Recep Tayyip Erdoğan bir seçim kazanmak için gün oluyor Abdullah Öcalan’dan getirip mektup okutuyor. Gün oluyor Osman Öcalan’a kamera yolluyor. Öbür gün MHP ile kol kola giriyor. Hüda-Parcıları hapisten çıkarıyor, hepsinin cezalarını affediyor, seçilme yasaklarını kaldırıyor, kimini milletvekili yapıyor, Hüda-Par davasının avukatını ve sanıklarını, Hizbullah davasının baş avukatını milletvekili yapıyor, sanıklarını belediye başkan adayı yapıyor, milletvekili yapıyor filan. Her şeyi göze alıyor. Bir gün milliyetçiliği ayaklar altına alıyor. Bir gün milliyetçi, muhafazakâr bir partinin lideri oluyor. Öbür taraftan egoistlik, her şeyi ben bilirimcilik filan. Arkadaşlar dedi ki bu sözlüğü, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünü yollayalım, okusun dedi. Zübük neymiş? Ben de dedim ki, sözlüğe ne gerek var. Ayna yollayın, baksın aynaya, zübük kimmiş görsün. Güldük, geçtik. Samimi bir dini inancı olmadığı halde dini oy toplamak için kullanan Aziz Nesin’in Zübük’ünü öyle etrafına zübük diyerek geçiyor. Bugün söyledikleri de, hepsi çaresizliğini gösteriyor. Siz bir ülkenin Cumhurbaşkanı olacaksınız, iktidar partisinin genel başkanı olacaksınız, seçimlere 21 gün kalacak, ana muhalefet partisinin genel başkanı sizinle polemik yapmamak için. Benimle kavga etmek için can atıyor. Ama bir sıkıntısı var. O benimle kimlik siyaseti üzerine kavga yapmak istiyor. Benimle, CHP ile en çok kavga yapmak istediği, en kendini rahat hissettiği alanlarda kavga yapmak istiyor. Ben onunla kavgayı göze alıyorum ama o konularda değil en düşük emekli maaşında kavga ediyorum. Çiftçiye yaptığı, bugün 500 bin ton pirinç ithal etmiş. Türk çiftçisinin pirincini almıyor. Uzunköprü’deki çiftçiyi perişan etmiş. Onun üzerinden kavga ediyorum. Yüzde 1 vermesi gereken destekleme primlerini verse 256 milyar verecekken, 80 milyar ödemiş. 178 milyarın peşine düşüyorum. Kur korumalıya verdiğin bu parayı çiftçiye vermedin diyorum, emekçilerin hakları üzerinden kavga ediyorum, böyle olunca da sinirleri bozluyor. Bu sefer onu mu yapalım, bunu mu yapalım diye.”

“Ben emekli konuşmak istiyorum, o Cumhurbaşkanı'nın son seçimini”
Özel, “Erdoğan’ın ‘bu son seçimim’” sözüne ilişkin şunları söyledi:

“Onu konuşmak istiyor. Ben emekli konuşmak istiyorum, o Cumhurbaşkanı'nın son seçimini... Hatta kendi orta yaptı. Bekir Bozdağ getirdi, Meclis bir daha seçim getirirse olur. Onu bir konuşmak istiyor, ben emekliyi, yoksulluğu konuşmak istiyorum. Ben zamları konuşmak istiyorum. Daha önce 2009’da bir yaptı. 2018’de bir yaptı. Geçtiğimiz seçimlerde bir daha yaptı, son seçimim diye. Bunun son bir kez daha oy verelim filan. Biliyorum, açsın, yoksulsun, işsizsin, güvencesizsin ama bu son seçimimiz, beni terk etmemelisin filan diye de bir duygusal tarafı da olabilir. Onu kendi yapıyor, ölçecektir, bakacaktır. Biz onlarla meşgul değiliz.”

Özgür Özel: Ben kimseyi “değişimci” diye ödüllendirmedim, “değişimci” değil diye de cezalandırmadım

Özel, “Erdoğan, DEM Parti ayrı seçimlere girmesine rağmen CHP’ye neden DEM Parti üzerinden yükleniyor? DEM Parti ile temas var mı” iddialarına ilişkin şöyle konuştu:

“2023 seçimlerinde işleyen, kullanışlı propaganda aygıtını kaybetmek istemiyor. Orada biliyorsunuz montaj videoya kadar tenezzül ettiler. Demokrasilerde, pragmatizm. Faydacılık filan ama tutup da montaj videoya tenezzül etmezsiniz. Dünyanın hiçbir demokrasisinde, gelişmiş demokrasinin hiçbir yerinde kimse rakibini alt etmek için yalan videoya tenezzül etmez. Gerçeğini kullanır varsa bir şey. Ama yalan video. Gittiler orada, işte Kandil alkış yapıyormuş Kemal Bey’e. Kandil Kemal Bey’i destekliyormuş, bir sürü yalan dolan iş yaptılar. Bunu da 14 Mayıs seçimine kadar hoyratça kullandılar. Orada daha sonra yapılan değerlendirmelerde CHP’nin bu konuda hata yaptığı, çünkü bu yalanın tutmayacağını, inanılmayacağını düşündüğümüz, bunu yanlanmaya bile tenezzül etmediğimiz ama onların tenezzül ettiği bu işin seçmenin bir kısmında iş gördüğü ve CHP’nin özellikle Kemal Bey onu da ifade ettiğinde biraz başka yönlerden de tartışıldı. Sadece TRT’nin çektiği yerler var dediğinde, TRT’nin, A Haber’in, iktidara müzahir seçmenin hakim olduğu yerlerde seçmenin belki televizyonda sadece o kanalların olduğu seçmenin bundan etkilendiği ve CHP’nin bu işten zarar gördüğü. Adayımızın zarar gördüğü. Videoyu gerçek sandılar. Böyle bir algı oturdu ve yapıştı. Şimdi bunu devam ettirmek istiyor. Tabi biz burada buna izin vermeyeceğimizi baştan ifade etmiştik. Bir yandan o ekonomide zam, zam, zam yapıyor. Zamlar konuşulmasın diye DEM, DEM, DEM demeye başlıyor.  Ben zamdan dem vurmak istiyorum, o deme zam koymak istiyor. Bunun üzerinden tartışma yaratmak istiyor. Biz buna da itiraz ettik, bu oyuna da gelmeyeceğimizi söyledik. Ayrıca ben şöyle bir şeyi çok net söylüyorum, bir daha bir daha açmakta fayda var. Biz DEM ile kongremiz bitti, DEM’in eş genel başkanları aradı beni, ayrı ayrı sağ olsunlar. Tebrik ettiler. Bir Eş Genel Başkan da ‘Yüz yüze de ziyarete geleceğiz’ dedi. Bir süre bekledikten sonra, biraz zaman geçince biz fark ettik ki onların kongresi bizden önce olmuş. Sayın Genel Başkanımız bizim kongre telaşında onları ziyarete gitmemiş. Partilerin birbirine nezaket ziyareti. Ben gittim. Sonra da onlar bize geldi. Kamuoyunun önünde, aşağıda basın toplantımızı da yaptık. Meclis’te gruplar arası bir görüşme gibi değil, gittik ve geldik. Görüşmemizi yaptık. Çünkü siyasi partiler kanuna göre kurulmuş, her bir milletvekili aday olurken temiz kağıdını savcılıktan almış. Bu konuyla ilgili Meclis’te grubunu kurmuş. 6,5 milyon oy almış siyasi parti, biz görüşüyorsak görüşüyoruz diyoruz ve bunu gizlemiyoruz. Hatta şunu söyleyeyim. Bana partiniz de bir şeyle övünme hakkınız olsa, ben derim ki CHP geçen bayram ve ondan önceki bayramlarda tüm siyasi partilerle bayramlaşabilen tek parti. Bu önemli bir şey. Şimdi AKP ve MHP, DEM ile bayramlaşmıyor. İYİ Parti ile de bayramlaşmıyor, MHP filan. Peki DEM ile bayramlaşmıyor da bayramdan önce veya bayramdan sonra Meclis’te arka odada ne oluyor? DEM’in grup başkanvekilleri geliyor, doğal olarak, olması gerektiği gibi AKP grup başkanvekilleri ile bayramlaşıyor, sarılıyorlar. Hatta her hafta geçtiğimiz dönem, benim görev de yaptığı onlarca Meclis başkanvekili ile bayramlaştım. Bizim arka oda var, arka odanın yetkilileri zaman zaman genel başkanlar filan da olur. Şimdi bu sistemde olmuyor, genel kurula girmedikleri için. Özel oturumlarda, 23 Nisan olur, 1 Ekim özel oturumu olur. Arkada genel başkan da çay içer. Şöyle oluyor. HDP Meclis Başkanvekili yönetiyor oturumu, ara veriyor. Grup başkanvekillerini arkaya çağırıyor, zaman yok. Zaten öyle dışarıya çok gidilmez. Usuldendir, âdettendir masa kuruluyor. Masanın başına, bizim dönemimizde Nimetullah Erdoğmuş geçiyor. Şimdi Sırrı Süreyya Önder geçiyor. Yemeği de o ısmarlıyor, parasını da o ödüyor. Yanında MHP’nin, AKP’nin grup başkanvekili oturuyor. Bayramsa sarılıyor, öpüşüyor, ayrılıyorlar. İçeride bunlar oluyor, dışarıda riyakarlık, sahtekarlık oluyor. Biri çıksın desin ki bana, Bekir Bozdağ çıksın desin. AKP’nin herhangi bir grup başkanvekili desin. Biz bayramlaşmıyoruz ya, içeride de sizle bayramlaşmıyoruz desin. El de sıkışıyorlar, öpüşüyorlar da sarılıyorlar da. Haftada 3 akşam birlikte yemek de yiyorlar Meclis’te, arka odada. Kapının önünde poz kesiyorlar. Şimdi CHP mi demleniyor? Bunlar mı demleniyor? Ben DEM Partisi ile siyasi ilişki yürütüyorum, herkesle yürüttüğüm gibi. Bunlar arkada her şeyi yapıyorlar ki bu benim gördüğüm. Bir de görmediğim yerde başka temasları da olabilir. Her partinin her parti ile olabilir. Ama kendi seçmenlerine ‘Görüşmüyoruz, konuşmuyoruz’ diyorlar. ‘Biz onlarla bayramlaşmayız. Onlar terör örgütünün uzantısı, biz onların kanlı ellerini sıkmayız’ diyorlar. İçeride el ele, diz dize oturuyorlar. Böyle bir riyakarlık, sahtekarlığı yapıyorlar, yapmıyorlarsa ‘Yapmıyoruz’ desinler. Buradan söylüyorum. Bu kadar net."

“Bizim ne İyi Parti ne diğer partilerle varılmış bir ittifak anlaşmamız yok”
Özel, kent uzlaşısı tabirine ilişkin şunları söyledi:

“Türkiye ittifakı ile ilgili temas etmek isterdik. Çiçekleri yaptırdık, gittik. Boş döndük. Türkiye ittifakını biz seçmenin vicdanını sandıkta kurmasını bekliyoruz. Bu net. Seçmenin vicdanı sandıkta birleşecek. Biz İYİ Parti ile görüşme yapmak istedik, onlar görüştüler, olmaz dediler. Sonra biraz önce dediğiniz gibi Balıkesir özelinde bir çağrımız oldu, konuşmalar filan oldu ama olmadı. Bizim ne İYİ Parti, ne diğer partilerle varılmış bir ittifak anlaşmamız yok.”

Özel, “Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Saadet Partisi ile temas oldu mu?” sorusuna ilişkin şöyle konuştu:

“Şöyle oldu mesele, Gelecek Partisi’nin seçim stratejisini açıkladılar. Onlar birçok farklı yerlerde farklı adaylar destekliyorlar. Kendilerine göre tutarlı bir çizgi içindeler. DEVA Partisi birçok yerde kendi adayını gösterdi. Saadet Partisi’nin bazı yerde aday göstermesi bizim lehimize. Bazı yerde göstermese lehimize. Ufak tefek temaslar var ama kurumsal olarak Ankara’da oturup bir masa kurup anlaşmak yerine, Temel Başkanımızla, Sayın Karamollaoğlu ile bir çay sohbeti yaptık. Bizi ziyarete geldiler. O ziyarette de şey dedik, burada bir ittifak olmaz ama yerelde yerel örgütlere yetki verelim. Eğer anlaşabiliyorlarsa, birbirlerine katkı sağlayabilecek ya da birbirlerine zarar vermeyecek. Belli yerlerde belli temaslar, ufak tefek paslaşmalar filan var."

“Hatay’da artık kafa kafaya bir durumdayız”
Özel, Hatay’la ilgili soruyu şöyle yanıtladı:

“Yüksek riski de gördük, orta riskten düşük riske doğru ilerledik şu anda. Yani Hatay’da artık kafa kafaya bir durumdayız. Lütfü Savaş her geçen gün trendini kendi söylediği gibi artırıyor. Kendi umduğu gibi artırıyor.”

“Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı yarışı bitti”
Özel, İstanbul, Ankara, ve İzmir’de seçimde neler olacağına ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“Ankara’da, bunu sakın kimse seçmene saygısızlık olarak düşünmesin, o anlamda söylenmiyor ama bu anket firmalarının deyimiyle Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığı yarışı bitti. Dün Mansur Bey de aynı şeyi söylemiş. Son kararı 31 Mart’ta seçmen verecek. O ne derse o olur. Rekor oyla geliyor. Artık Ankara’da karşı kampanya yürümüyor bile. Mansur bey inanılmaz bir şekilde. 60’ı zorlar denen Mansur Beyin, yarın öbür gün geride kalırsa şey olmasın ama 65-70 arası oya doğru gittiği söyleniyor. Ankara’da yarış büyükşehir belediye meclis çoğunluğunu garanti şekilde sağlayıp, sağlayamama. CHP biliyorsunuz, yıllardır 2’ydi, geçen seçim 3 belediyemiz var. Şu anda 8 belediye, 10 belediye alma noktasında filanız. Ankara’da inanılmaz bir ivmelenme var. Etimesgut, Mamak çok iyi. Gölbaşı çok iyi. Keçiören’de birkaç puan öne geçmiş durumdayız. Mansur Başkanın Beypazarı ilçesi alınıyor filan. Böyle inanılmaz şeyler var. Polatlı Belediye Başkanı bize geçmişti, adaylaştırdık. İstanbul’da da herkes bildiği için.

"İstanbul, Ankara, İzmir’de risk görünmüyor"
KONDA’nın anketi ki, Bekir Ağırdır’ın. En yanılmaz firmalardan biri olarak itibarlı firmadır. 7 puan önde. İstanbul, Ankara, İzmir’de risk görünmüyor.

İzmir’de şöyle bir şey var. Büyük bir değişim ateşi yaktık İzmir’de. İzmir’de bunu hep söylemek istiyorum. Hatta size bakarak anlatayım. Cumhuriyet tarihi boyunca İzmir’deki kadın belediye başkanı sayısı 6. 3’ü de bu dönem. Selçuk, Karaburun ve Fatma Çalkaya çok sevdiğimiz başkanımız. Son 5 yıla kadar 3 tane olmuş, son 5 yılda da 3 tane. Bu dönemde seçilecek yerden 9 adayımız var. 20 bin, 30 bin nüfuslu ilçelerde değil İzmir’in 4 büyük ilçesinin üçünde. Karşıyaka, Konak, Karabağlar’da kadın aday gösterdik. Toplam 9 kadın aday gösterdik. Bu 9 kadın aday çok büyük metropollerde var. Geleceğin İzmir’den kadın yerel yöneticilerini, büyükşehir belediye başkanını, ileride iktidarımızın kadın bakanlarını yetiştirdiğimiz çok kuvvetli CV’lerin olduğu bir yer. İzmir’de 40 yaş altında 12 belediye başkan adayı var. Bugün Kartal’daydık, 32 yaşında seçtiğimiz Gökhan Yüksel bugün ikinci kez aday. Ama İstanbul Tuzla’da 31 yaşında, Avcılar’da 32 yaşında. Caner Caykara ve Eren Ali Bingöl arkadaşlarım adaylar. Bir ara CHP şöyle bir şeye düştü. 35 yaşında birini aday yapmak istiyorsun, tecrübesiz yapamaz. Yahu Deniz Baykal 34 yaşında milletvekili, 35 yaşında Maliye Bakanı. Ahmet Taner Kışlalı, 38 yaşında Kültür Bakanı. Bülent Ecevit, 35 yaşında Çalışma Bakanı. Baykal sonra Enerji, Tabi Kaynaklar Bakanı. İkinci bakanlığında bütün madenleri kamulaştırıyor. Ali Topuz ve Önder Sav 34 yaşında bakan. CHP, 1970’lerde bunu yapmış. Bugün geldiğimizde CHP’nin kadınları ve gençleri. Aday gösteriyorsun, 35 yaşında yapamaz, çok tecrübesiz. O yüzden buna inat, İzmir benim 10 yaşından beri yatılı okuduğum, üniversiteyi okuduğum, askerliğimi yaptığım şehir olarak İzmir’de büyük bir değim ateşi yaktık.

“İzmir’de benim gönlümden bir büyük rekor geçiyor”
İzmir’deki önceki dönem başkanlar başka bölgelerde olsalar belki çok geçer not alabilecekken, İzmir’in seçmenin notu kıt. CHP’den beklentisi büyük. Şehircilikle ilgili beklentileri büyük. O yüzden İzmir’de bir büyük değişim yaptık ve ben İzmir’de şöyle. Geçen seçimde İYİ Parti vardı, iddialı adayları vardı. DEM Parti’nin adayı yoktu. Şimdi adayları var. Birçok ilçede adayları var. Kaçınılmaz olarak bir oy kaybı olabilir ama o kadarlık oy kaybı beklemiyoruz. İzmir’de benim gönlümden bir büyük rekor geçiyor. İlçe belediye sayısı açısından. Keşke 30’da 30. 30’da 28 olsa. 30’da 26 olsa. Ama baya iyi bir noktaya geleceğimizi görüyorum. İzmir’de büyükşehirde de her geçen gün ivmelendik. Farkı açıyoruz. Zaten İzmirli CHP’ye hep sahip çıkıyor ama bu sefer İzmir’in sokağında şu var. İtirazlarımız, beklentilerimiz duyuldu. İzmir belediye başkan adayım 30, toplam bildikleri yabancı dil sayısı 42. İzmir’i bambaşka bir kent haline getirecek bir müthiş ekip. CV’leri ile, sivil toplumdan geliyorlar, yüksek lisansları şehircilik. Bir bütün ekip olarak da sadece kendi ilçelerinde değil. Büyükşehrin orkestrasyonu ile. Sürdürülebilir kalkınmada Türkiye’nin bir numaralı belediyesi Karşıyaka Belediyesiydi, sürdürülebilir belediyecilik uygulamalarında. Tam da İzmir Büyükşehir’in buna ihtiyacı var. İzmir’de bu dönem hem seçimde hem de yönetimde 5 yıl boyunca devrim yapacağız. İzmir beklediği atılımı bu dönem gerçekleştirecek.”

“Ekrem başkan beni aradı, Tunç başkanın aradığını, birlikte çalışmak istediğini söyledi”
Özel, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek olmak için İstanbul’a gitmesine ve ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Cemil Tugay’ın açıklamalarına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

“CHP, Jandarma Komando Tugay’ı değil. Bu parti çok sesli bir parti. Herkes partiye zarar vermediği sürece istediğini söyleyebilir. Geçen hafta Ekrem başkan beni aradı, Tunç başkanın (Soyer) aradığını, gelip bir gün birlikte çalışmak istediğini söyledi. Peki ‘İzmir’de çalışıyor, bir mahsuru olur mu’ dedi. ‘Bir mahsuru olmaz, İzmir’de de çalışacak inşallah’ dedim. Serzeniş haklı. Soyer bir önceki başkan Aziz Kocaoğlu’nun yerine geldi. Aziz Kocaoğlu aday gösterilmedi, Soyer için topuyla tüfeğiyle çalıştı. Hepimiz çalıştık. Geçen sefer Tunç Soyer’in adaylığını ben destekledim. Bu sefer kendisinin adaylaşmamasının gerekçesi olan anketi de kendisiyle paylaştım. Kendisine uluslararası bir görev teklif ettim. Kabul edemeyeceğini söyledi ve şimdi İstanbul’da. Bu aşamada İzmir’de Tunç Başkan’dan beklenen bütün gücüyle Cemil başkan ve partisi için çalışmasıdır. Onu yapmadan İstanbul’a gelmenin İstanbul’da kapılar açık, gelebilir ama İzmir’de de üstüne düşeni yapmalı, öbür türlüsü doğru olmaz. Partililik kimliğiyle bağdaşmaz.” 

Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerin seçimlerde aday gösterilmediği iddiasına ilişkin soruya şu cevabı verdi:

“Ben kimseyi ‘değişimci’ diye ödüllendirmedim. ‘Değişimci’ değil diye de cezalandırmadım”
“Bu söz edenlerin kendi adaylaşmamalarına buldukları bahane ve yanıltıcı bir iletişim. Çok net. Ahmet Akın, Kemal Bey’in Genel Başkan Yardımcısı ve en baş destekçisi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Kemal Bey’in en büyük destekçisi. Adana, Zeydan Başkan kurultayı bana zindan eden kişi. Mersin. Ben 1 tane oy almadım Mersin’den. Aydın. Gittiğimde delegelerle dahi görüşememiştim. İki oy aldım herhalde. Ama Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız aday. Antalya aday. Hangi birini sayayım. Hepsi aday gösterildi. Şöyle bir kural var mı? ‘Kemal Bey’i destekleyen herkes yeniden aday gösterilecek. Gösterilmezse ben Kemal Bey’in yanındayım diye.’ Bu bana da haksızlık, Kemal Bey’e de. Böyle bir şey olmaz. Partiye de haksızlık. Ekrem Başkan dışında kim vardı? Mansur Başkan dahi Kemal Bey’e imza vermişti. Ekrem Başkan dışında hangi büyükşehir belediyesi beni destekliyordu da… Tamamına yakınını adaylaştırdık. O bana sorulacak soru değil. Ben kimseyi ‘değişimci’ diye ödüllendirmedim. ‘Değişimci’ değil diye de cezalandırmadım.”

“Benim özel kalemim, avukatım, en yakın arkadaşım Veli Ağbaba alevi”
Özel, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesinin ardından Alevi yurttaşlardan kopuş var mı?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Alevi yurttaşlardan aldığım alkışı Sünni yurttaşlardan alamıyorum. Alevilerin coşkusu her zaman Sünni seçmenden fazla. İnanılmaz bir coşku var. Gittiğim her yerde Alevilerle aram çok iyidir. Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, benim de avukatım, hepimizin çok sevdiği 31 yaşındaki genç bir arkadaşımız. İnanılmaz liyakatli ve Alevi. Benim özel kalemim, avukatım, en yakın arkadaşım Veli Ağbaba Alevi. Bizim partide böyle şeyler yoktu. Çok berbat bir grup var. Bu grubun içinde gerçek kişiler de var. Bu grubun içindeki gerçek kişilerin en büyük zararı Kemal Kılıçdaroğlu’na. Abuk sabuk paylaşımlar. Yok Alevilere şunu, bunu yaptılar. Çok fena, şuursuz şeyler var. Alevilere saldıranlar var. Her biri birbirinden berbat.”

İmamoğlu'nun "Burcu Köksal" çıkışına
Özel, Afyon Belediye Başkan adayı Burcu Köksal ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında yaşananlara ilişkin şöyle konuştu:

“Genel başkan belli bir sözü söylediğinde o iş orada biter. Ben Burcu Köksal’ı bu sürecin sonunda partiden kaybederek ki Afyon’da seçimi alıyor, almaya doğru gidiyor. Esas telaş, ona sürekli saldırmaları o yüzden. Benim tarafları dinlemem, tansiyonu yönetmemi düzeltme yapılacaksa yaptırmam Burcu Hanım da bir düzeltme yaptı. Bu da bir süreç. Bu süreçler iyi yönetilmesin diye gayret edenler de vardı. Burcu Köksal’la telefonda konuştum. ‘Böyle bir laf çıkmış. Ben aşağıdaydım, o gürültü içinde duymadım. Bunu düzeltebilir miyiz’ dedim. Ben düzelttim. Bu ifadenin doğrusu budur diye.

TIKLAYIN - İmamoğlu'ndan partisinin Afyonkarahisar adayı Köksal'a sert tepki: Ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti!

“Ahmet Türk de ‘Ekrem başkanla genel başkanın tavrı sorunu çözdü’ dedi”
O (Burcu Köksal) beni düzeltmedi. Algıyla olgu yer değiştirdi. Ben Burcu’nun kullandığı cümleyi siyaseten sorunlu, hatalı buluyorum. O dedi ki ki bana ‘eş başkan’, ‘Bu belediyeyi DEM Parti’yle yöneteceksin’ diyorlardı. ‘Ben de ne DEM ile ne HÜDAPAR’la yönetmeyeceğim’ diyordum. Bunu ifade etmek için ‘Ben belediyenin kapıları DEM hariç herkese açık’ dedim. Ben DEM Parti’yi kastettim, diyor. Bu bir ayrımcılığa varabilecek bir söylem. Hızlı bir şekilde ben düzelttim. Burcu Köksal, milliyetçi hassasiyetleri yüksek bir arkadaşımız. ‘DEM Parti ile yöneteceksiniz’ lafından kurtulabilmek için yaptığı bir iş. Olmadık yerlere gitti. Süreci sakin ve doğru bir şekilde yönettik. Ekrem başkanla birkaç kez konuştuk. İBB, Kürtlerin de belediyesi. Kürtlerin de oy vererek seçtirdiği ve Kürt seçmenin memnun olduğu bir belediye başkanı. Keza Mersin ve Adana öyle. Birçok ilde Kürt seçmenin desteği kritik. Bugün Ahmet Türk de ‘Ekrem başkanla genel başkanın tavrı sorunu çözdü’ dedi. Ben de Ahmet Türk gibi bir kanaat önderinden bunu duymuş olmaktan memnumum.”